MERKEZ PARTİ GEREKLİLİĞİ ÜZERİN
FAİK KURTULAN
SONAR Araştırma Şirketi’nin sahibi Hakan Bayrakçı ve zaman zaman da Sabahattin Önkibar yazı ve konuşmalarında mealen bugünkü CHP’nin AKP hükümetine alternatif olmadığını, eğer AKP hükümeti gidecekse bunu sağlayacak partinin yine merkez sağ bir parti olacağını söyleyip duruyor. Doğruya yakın bir yaklaşım. Vaktiyle merkez sağda bulunan ANAP ve DYP gibi partilerin tabanı şimdilerde AKP’ye oy veriyor. Fakat atlanan bir gerçek şu ki; yukarıda adı geçen partilerin kökleri Menderes’in DP’sine dayanıyor. Demokrat Parti de her ne kadar dışa açılım politikalarıyla batıyla ekonomik, siyasi ve hatta askeri ilişkiler içerisine girmiş olsa da Atatürk’ün altı ok’lu CHP’sinden koparak oluşturulmuş ve uzun süre Kemalizm’in etkilerini içinde barındırmış bir parti. En azından bu partiye oy vermiş olan seçmen altı okla kavga etmeyen fakat milli bağımsızlıktan kısmen de olsa taviz vererek kalkınmayı ve bir şekilde refaha kavuşmayı arzulayan bir taban. Durum böyle olunca aranılan ‘merkez sağ’ partinin genetik kodları yine CHP’nin içinde, yani altı ok ’ta bulunmakta.Milli burjuvazinin gelişmesi ve yerli sanayiyi kurması için bankalar açan, milli burjuvazinin giremediği yerlerde bizzat devlet eliyle üretim kurumları ve fabrikalar kuran, yabancı sermaye girişineyse milli ekonomi politikasından taviz vermeden devlet kontrolü ve Türk toplumuna yararlı olma şartı getiren karma ekonomik bir yapı. Aslında yelpazenin ne sağında, ne de solunda diye tanımlanabilecek bir anlayışın eseri. Yani, her iki tarafın uygulamaları da mevcut ancak hiçbir tarafın yaftasının vurulamayacağı, sağı ve solu aşmış bir anlayış.
AKP’ye rakip olabilecek bir merkez parti kurmanın zaman ve para açısından çok zor olduğunu düşünürsek, mecliste milletvekilleri olan ana muhalefet partisinin cumhuriyeti kuran parti olarak bu vazifeyi üstlenmesini sağlamak gerekiyor. Bunu yapmak için de tabana ve partiye yabancı olan, ülkeyi bölünmeye kadar götürebilecek bir ideoloji olarak sosyal demokrasi tuzağının bir an önce ortadan kaldırılması ve yerine kuruluş ideolojisi olan altı ok ’un bir düşünce sistemi olarak yeniden ikame edilmesi gerekmektedir. CHP tabanına şimdiye dek yanlış bilgilendirme yapıldığından ve altı ok anlayışının yanına sosyal demokrasinin de monte edilebileceği aşılandığından öncelikle bu iki ideoloji arasındaki uzlaşmaz çelişkilerin anlatılması ve şartlar olgunlaştığında da kurultaya gidilmesi en doğru yol olacaktır.
Şu anda Avrupalı sosyal demokratların, yani Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Birliği Sosyalist Gurubunun kendi muadilleri olarak gördüğü parti AKP’dir. AKP İktidarının taşeronluğunu yaptığı Büyük Ortadoğu Projesinin yanı sıra, ekonomik ve siyasi temelde yaptığı sosyal demokrat uygulamalar Avrupalı sosyal demokrat ve sosyalistlerin desteğini kazanmakta ve iktidar partisine son moda üçüncü yol sosyal demokrat görüntüsü vermektedir. Bu durumu AKP’nin içinden ya da dışından olan siyasi ve entelektüel figürler de yazı ve konuşmalarında saptamaktadırlar.
Zaten artık dünyada sosyal demokrasi de sağ-sol kavramlarının üstünde ve liberalizmi benimseyen bir anlayış olarak görülmektedir.
Öyleyse yapılacak şey açıktır. CHP’yi 1860’ların sosyal demokrat anlayışından 1930’ların anti-emperyalist Kemalist anlayışına taşımak lazımdır. Diğer bir ifadeyle, sosyal demokratlığı ve solculuğu ülkeyi şu anda yöneten partiye bırakmak ve cumhuriyetin kuruluş felsefesine geri dönmek, Y-CHP yönetimini en kısa sürede uzaklaştırmak ve ana muhalefet partisinin muhalefet yapmasını engelleyen Sosyalist Enternasyonal’den çıkmasını sağlamak gerekmektedir. Ana muhalefet partisi artık daha fazla, kendisini Sosyalist Enternasyonal üyelikleriyle sosyal demokrat partiler olarak gösteren, belki de gerçekten sosyal demokrat olan HDP ve PYD gibi oluşumlarla bir arada bulunmamalıdır. Çünkü Sosyalist Enternasyonal, sosyal demokrat anlayışı nedeniyle terörist Kürt oluşumlarını, terör örgütü olarak değil, özgürlük savaşı veren bir halkın milis gücü ve partileri olarak algılamaktadır.
Bu şartlar sağlandığında ana muhalefet partisinin başta AKP tabanının merkez sağ oyları olmak üzere kendisine küsmüş Atatürkçü camiadan, seçimlerde oy kullanmayan kesimin bir bölümünden hatta MHP tabanından dahi oy alması mümkün olacak ve iktidarı kazanabilecektir.
B planımız hazırdır, ama önce A planını hayata geçirmek üzere. haydi görev başına.
Cumhuriyetçi Birlik Platformu / FAİK KURTULAN
KAYNAK: https://cumhuriyetcibirlikplatformu.wordpress.com/2017/02/05/217/
Anayasa / Başkanlık (Aslında Rejim) değişikliği teklifi:
Anayasa (Aslında Rejim) değişikliği teklifi:
(Bu değişiklik tasarısındaki maddelerde geçen Cumhurbaşkanı sözcüğünden Cumhur’u kaldırırsanız boyanın altındaki pası-kiri görürsünüz. İtalik yazılar kaygılarım ve kendi yorumumdur. NDY)
Anayasa değişiklik tasarısı metni http://www.aljazeera.com.tr/haber/anayasa-teklifinin-tam-metni sitesinden alınmıştır.
MADDE 1– 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9 uncu maddesine “bağımsız” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve tarafsız” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2– 2709 sayılı Kanunun (Mevcut Anayasa) 75 inci maddesinde yer alan “beş yüz elli” ibaresi “altı yüz” şeklinde değiştirilmiştir. (Yani 600 milletvekilimiz olacak. 550 bile fazla iken 600 bence kesmez; şöyle 5000 veya 10.000 kişi falan olmalı.)
MADDE 3– 2709 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yirmi beş” ibaresi “On sekiz” şeklinde, (Daha 2006 yılında Milletvekili seçilme yaşını 30’dan 24’e indirdiler. Şimdi bu da kesmedi demek ki… Yani henüz askerliğini dahi yapmamış, lise mezunu çocuklar bile milletvekili olabilecek. Siyaset liselere kadar girecek. Milletvekili olabilecek ama bırakın Polis memuru olmayı, silahlı Özel Güvenlik bile olamayacak. Çünkü orada istenen yaş 21) ikinci fıkrasında yer alan “yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar,” ibaresi “askerlikle ilişiği olanlar,” şeklinde değiştirilmiştir. (Burada hukuki terimle sadece askeri okul öğrencileri hariç denmek istiyor. Zira şimdi parayı bastıran zaten askere gitmiyor.)
Oysa toplum ve kültür dinamiktir, ilerliyor. Milletvekili seçilme şartlarına 25 yaş ve üniversite mezunu olma şartı neden konulmaz? Bugün odacılık, gardiyanlık, şoförlük kadroları için bile artık üniversite mezunları aranırken lise son sınıf öğrencisi bile milletvekili adayı olabilecek. Acaba diyorum TBMM’de artık dede-torun, baba-oğul veya ailecek milletvekilliği birlikteliği de mi mümkün olacak? Damat & Kayınpeder birlikteliğinden sonra bu neden olmasın?)
MADDE 4– 2709 sayılı Kanunun 77 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “C. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi
MADDE 77- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır. Süresi biten milletvekili yeniden seçilebilir. (Neden milletvekilliğine seçilme sayısı kısıtlaması yok, vazgeçilemez olduklarından mı? AKP’de parti içinde bu kısıtlama vardı ama şimdi yok.) Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci oylamada gerekli çoğunluğun sağlanamaması halinde 101 inci maddedeki usule göre ikinci oylama yapılır.” (Cumhurbaşkanlığı için bir oy yüzdesi konmadığına göre ikinci oylama neden yapılır? Salt çoğunluk yeterli değil miydi?)
MADDE 5– 2709 sayılı Kanunun 87 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 87- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına (Silahlı kuvvetleri kullanma yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına da verilmiş. Bu nasıl olacak?) karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen- yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”
MADDE 6– 2709 sayılı Kanunun 98 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve kenar başlığı metinden çıkarılmıştır.
“MADDE 98- Türkiye Büyük Millet Meclisi; meclis araştırması, genel görüşme, meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve denetleme yetkisini kullanır. Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir. Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. Meclis soruşturması, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında 106 ncı maddenin beşinci, altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca yapılan soruşturmadan ibarettir. Yazılı soru; yazılı olarak en geç on beş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir. (Peki, yanıtlanmazsa veya sadece “Devlet sırrı” diyerek zorda kaldıkları her şeyin üstünü kapatırlarsa ne olacak? Yaptırımı nedir? 17-25 Aralık suçüstü olaylarından sonra yaşananlar neydi? Delillere ve o kişilerin itiraflarına rağmen –biri de şimdiki başbakandır- O şahısları TBMM’de kimler ve niçin hem de aleni olarak korudu? “ ‘Yargılansınlar’ deyip de siyasi geleceğimi neden riske atayım?” diyen Anayasa Hukuku Profesörü kimdi?) Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergelerinin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile araştırma usulleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.”
MADDE 7– 2709 sayılı Kanunun 101 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“A. Adaylık ve seçimi
MADDE 101-Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, (18 yaşında milletvekili olunabiliyor da Cumhurbaşkanı olmak için 40 yaş aranıyor? Gerçi eskiden de 45 yaş idi. Olgunluk aranıyorsa milletvekillerinde olgunluk aranmayacak mı yoksa DEDE-TORUN MECLİSTE Mİ OLACAKLAR?) yaşında yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. (Neden milletvekilliğine bu seçilme sayısı kısıtlaması yok?) Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, (SALT ÇOĞUNLUĞUN SAĞLANAMAMASI, YANİ MİLYONLARCA SEÇMENİN OYUNUN TAM SAYI OLARAK BİRBİRİNE EŞİT GELMESİ MİLYONDA KAÇ OLASILIKTIR?) bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması halinde, sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir. Seçimlerin tamamlanamaması halinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
MADDE 8- 2709 sayılı Kanunun 104 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 104- Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; (Eskiden C.Başkanları tarafsız olduğundan ve partilerinden tamamen soyutlandığından –Özal ve RTE hariç- milletin birliğini temsil edebilirlerdi. Şimdi zaten taraf olan birisi bunu nasıl yapacak?) Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder. (Hem partili hem de tarafsız nasıl oluyor? Alenen taraflı ve partili biri nasıl tarafsız davranabilir?) Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapar. Ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında Meclise mesaj verir. (Bu ne menem bir şeydir? TBMM’ye mesaj-emir-talimat vermek C.Başkanı da olsa kimin haddine? O zaman Milli İrade’nin de üstünde bir irade olmuyor mu? Şimdi ikilikten şikayet edenler bunu nasıl savunacaklar? Ülkede esas olan karar organı TBMM değil miydi?) Kanunları yayımlar. Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir. Kanunların, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal davası açar. Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir. Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler. (Yürürlükteki Anayasada sadece C.Başkanlığı Genel Sekreterliğininki için bu işlemi yapar. Yani üst kademe devlet memurlarını atadığı gibi nasıl atayacağını da kendisi kararlaştırıyor. Yani nasıl canım isterse misali…) Yabancı devletlere Türkiye Cumhuriyetinin temsilcilerini gönderir, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul eder. Milletlerarası antlaşmaları onaylar (Madde 87’de TBMM yani 600 kişi sadece onaylanmasını uygun bulmak zorunda(!) ve yayımlar Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunar. Milli güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eder. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına (TSK hangi şartlarda, nasıl kullanılacak? Ülke içi veya dışı ayrımı yok…) karar verir. Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. (Yani kendi yetkilerini kendisi belirleyecek. Böyle bir yetki DÜNYADA VAR MIDIR?) Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. (Şimdi yaptığı gibi düzenlerse ne olacak?) Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. (Bugüne kadar Anayasayı ihlal etti de ne oldu? En sonunda Anayasayı kendilerine uydurmak zorunda kalınmış olmanın sonuçları değil mi şimdi bu yaptığımız?) Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir. (Bu şartlarda mümkün müdür?) Cumhurbaşkanı, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir. Kararnameler ve yönetmelikler, yayımdan sonraki bir tarih belirlenmemişse, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girer. Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.”
MADDE 9– 2709 sayılı Kanunun 105 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“E. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu MADDE 105- Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün (Yani en az 360 milletvekili) gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir. Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. (Yani en az 360 milletvekili) Yüce Divan yargılaması üç ay içinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır. Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz. (Peki, şimdiki asla yapmaz ama gelecekteki bir C.Başkanımız aleni bir suç işlemiş, TBMM’de soruşturma açılması önergesi verilmiş ama henüz görüşülmeye başlanmamışsa, meclisi fesh edemez mi? Feshine karar verdiği meclis onu nasıl yargılanmak üzere soruşturma yapabilir?) Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanının görevi sona erer. Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır.” (Burada da kafam fena karıştı… Yani görevi bittikten, emekli olduktan sonra da mı görevi(!) sona erecek?)
MADDE 10- 2709 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“F. Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar
MADDE 106- Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir. (Neden bir belirli sayı yok? İdare hukukunda “kamuda keyfilik değil kanunilik esastır” diye öğrendik biz. Örneğin: milletvekili sayısı kadar da kendisine yardımcı atarsa ne olacak?) Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde, kırk beş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Genel seçime bir yıl veya daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir. Genel seçime bir yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden sayılmaz. (Neden ikisi bir de ayrı ayrı değil? Tasarruf gerekçesi olamaz.) Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinin yapılacağı tarihte her iki seçim birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, 81 inci maddede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde and içerler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. (Cumhurbaşkanı kime karşı sorumludur? NEDEN YAZILMAMIŞ? Neden C.Başkanı TBMM’ye karşı sorumlu değil? Başbakanın yetkilerini çok fazlasıyla alıyor ama sorumluluğunu neden almıyor? Sorumsuz yetki olabilir mi? )
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanır. (Böyle bir saçmalık olabilir mi? Görevleriyle ilgisi olmayan bir suçtan dolayı yasama dokunulmazlığı nasıl verilebilir? BU DURUMDA SORUŞTURMA AÇILMASI, YARGILANMASI VS. MADDELERİN NE HÜKMÜ KALIYOR. Bu durumda 9ncu maddenin ne hükmü kalıyor? Yasa kendi içerisinde çelişmiyor mu? ÖZETLE: HİÇ BİR ŞEKİLDE YARGILANAMAZ DENİYOR..) Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” (Bu madde de kendin çal kendin oyna felsefesinin ifadesi değil mi? Kanun ile kararname aynı şey midir? Devlet kanunlarla idare edilmez mi? Bu durumda TBMM ne iş yapar? O kadar milletvekili ne için seçildi?)
MADDE 11- 2709 sayılı Kanunun 116 ncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“H. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi
MADDE 116- Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. (360’ı bulan bir parti veya partiler grubunun bu kararını yani kanunu C.Başkanı işleme koymazsa, onaylamadığı gibi AYM’ye de götürmezse resmi gazetede de yayınlatmazsa ne olacak? O yetkileri eline almış bir C. Başkanı makamını bırakır mı? ŞİMDİ ALENEN ANAYASAYI İHLAL EDEN ŞAHSI YARGILAMAK YERİNE ONUN KEYFİNCE YENİ ANAYASA YAPIYORSAK; O ZAMAN NE YAPACAĞIZ?) Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. (O makama gelmiş bir Cumhurbaşkanının kendini de bu şekilde riske atacağına kim inanır?) Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder. Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş yıldır.”
MADDE 12- 2709 sayılı Kanunun 119 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve kenar başlıkları metinden çıkarılmıştır.
“III. Olağanüstü hal yönetimi
MADDE 119- Cumhurbaşkanı; savaş, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma, (Örneğin Gezi olayları gibi Cumhuriyete karşı olmayan eylemler, çevre veya diğer konularda vatandaşın ülke genelinde tepkisini çeken olaylar, Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte Hükümete –Yani Cumhurbaşkanının icraatlarını protesto eylemleri-nümayişler veya kendilerince kışkırtılmış bir grup da olabilir) ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması, şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması, tabiî afet veya tehlikeli salgın hastalık ya da ağır ekonomik bunalımın (Bunun müsebbibi halk mı olacaktır yoksa kendileri mi? Hükümetin ülkeyi sürüklediği-sürükleyeceği ağır ekonomik bunalım da OHAL gerekçesi mi olacak?) ortaya çıkması hallerinde yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. Olağanüstü hal ilanı kararı verildiği gün Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağırılır; Meclis gerekli gördüğü takdirde olağanüstü halin süresini kısaltabilir, uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. Cumhurbaşkanının talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabilir. Savaş hallerinde bu dört aylık süre aranmaz. Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile 15 inci maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir. Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. (???) Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmî Gazetede yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur.
Savaş ve mücbir sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanamaması hâli hariç olmak üzere; olağanüstü hal sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve karara bağlanır. (Yani C.Başkanlığı kararnameleri her hâlükârda en az üç ay uygulanır. Üç ayda da zaten sonuç alınmış olur.)Aksi halde olağanüstü hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kendiliğinden yürürlükten kalkar.”
MADDE 13- 2709 sayılı Kanunun 142 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Disiplin mahkemeleri dışında askeri mahkemeler kurulamaz. Ancak savaş halinde, asker kişilerin görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli askeri mahkemeler kurulabilir.” (NEDEN??? ERGENEKON TÜRÜ MAHKEMELERİ KİM NE İÇİN KURDURMUŞTU? ASKERİ MAHKEMELERİN SİVİL TOPLUMA NE GİBİ ZARARLARI VARDI? Savaş halinde askeri hâkimleri ve Askeri Ceza Kanununu nasıl ve nereden bulacaksınız? Askeri mahkemeler kalktığına göre Askeri Ceza kanununun bir hükmü kalır mı? Sivil hâkimlerden askeri yargı oluyorsa neden savaş durumunda da aynı göreve devam etmesinler? Sivil hekimlerden savaşta nasıl yararlanılıyorsa o zaman da yararlanılmaz mı?)
MADDE 14– 2709 sayılı Kanunun 159 uncu maddesinin başlığı ile birinci ve dokuzuncu fıkralarında yer alan “Yüksek” ibareleri madde metninden çıkarılmış; iki, üç, dört ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; altıncı fıkrasında yer alan “asıl” ibaresi madde metninden çıkarılmış; dokuzuncu fıkrasında yer alan “kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere” ibaresi “kanun ve diğer mevzuata” şeklinde değiştirilmiştir. “Hâkimler ve Savcılar Kurulu on üç üyeden oluşur; iki daire halinde çalışır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, üç üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından, bir üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından Cumhurbaşkanınca; (Adalet Bakanı ve Müsteşarını da kendisi atamış olduğundan üç kişiyi mi, beş kişiyi mi atamış olacak?) üç üyesi Yargıtay üyeleri, bir üyesi Danıştay üyeleri, üç üyesi nitelikleri kanunda belirtilen yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. (TBMM’de çoğunluğu ele geçirdiklerinde tamamını kim atamış oluyor? Zira AYM, Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay da benzeri yöntemle seçilmiyor mu?) Öğretim üyeleri ile avukatlar arasından seçilen üyelerden, en az birinin öğretim üyesi ve en az birinin de avukat olması zorunludur. Kurulun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecek üyeliklerine ilişkin başvurular, Meclis Başkanlığına yapılır. Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona gönderir. Komisyon her bir üyelik için üç adayı, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada aday belirleme işleminin sonuçlandırılamaması halinde ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. Bu oylamada da aday belirlenemediği takdirde, her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar. Birinci oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu; bu oylamada seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile üye seçimi tamamlanır. Üyeler dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler bir kez daha seçilebilir. Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki otuz gün içinde yapılır. Seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden otuz gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır.”
MADDE 15- 2709 sayılı Kanunun 161 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“A. Bütçe ve kesin hesap
MADDE 161- Kamu idarelerinin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık bütçelerle yapılır. Malî yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü ile yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller kanunla düzenlenir. Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. Cumhurbaşkanı bütçe kanun teklifini, malî yılbaşından en az yetmiş beş gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Bütçe teklifi Bütçe Komisyonunda görüşülür. Komisyonun elli beş gün içinde kabul edeceği metin Genel Kurulda görüşülür ve malî yılbaşına kadar karara bağlanır. Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılır. Geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda, yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini her bütçenin görüşülmesi sırasında açıklarlar, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar. (İcrai yetkisi olmayan Cumhurbaşkanına örtülü ödenek harcama yetkisini verilmesi bu bağlamda değil miydi? Daha iki sene önce yapılan şeyin daha sonra yapılmayacağının garantisi var mı?) Genel Kurulda kamu idare bütçeleri ile değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır. Merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödenek, harcanabilecek tutarın sınırını gösterir. Harcanabilecek tutarın Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle aşılabileceğine dair bütçe kanununa hüküm konulamaz. (Hüküm konulmasa da Cumhurbaşkanı o miktarı aştığında ne yapabilecekler? Cari ödenekler hangi kurumda hangi sene yetti? Kaç yıldır örtülü ödenekteki limitler bir kişi tarafından yüzlerce kat aşıldı da kim ne diyebildi?) Carî yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik teklifleri ile carî ve izleyen yılların bütçelerine malî yük getiren tekliflerde, öngörülen giderleri karşılayabilecek malî kaynak gösterilmesi zorunludur. Merkezî yönetim kesin hesap kanunu teklifi, ilgili olduğu malî yılın sonundan başlayarak en geç altı ay sonra Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Sayıştay genel uygunluk bildirimini, ilişkin olduğu kesin hesap kanun teklifinin verilmesinden başlayarak en geç yetmişe gün içinde Meclise sunar. Kesin hesap kanunu teklifi ve genel uygunluk bildiriminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, ilgili yıla ait Sayıştay’ca sonuçlandırılamamış denetim ve hesap yargılamasını önlemez ve bunların karara bağlandığı anlamına gelmez. Kesin hesap kanunu teklifi, yeni yıl bütçe kanunu teklifiyle birlikte görüşülür ve karara bağlanır.”
MADDE 16 – 2709 sayılı Kanunun;
- A) 8 inci maddesinde yer alan “ve Bakanlar Kurulu”; 15 inci maddesinin birinci fıkrasında, 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasında ve 19 uncu maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “, sıkıyönetim”; 88 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu ve”, ikinci fıkrasında yer alan “tasarı ve”; 93 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “, doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine,”; 125 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şuranın kararları yargı denetimi dışındadır. Ancak,” ve altıncı fıkrasında yer alan “sıkıyönetim,”; 148 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “, sıkıyönetim”, altıncı fıkrasında yer alan “, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi” ve “Yüksek”, yedinci fıkrasında yer alan “ile Jandarma Genel Komutanı”; 153 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “tasarı veya”; 154 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Yüksek”; 155 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları,” ve “tüzük tasarılarını incelemek,”, üçüncü fıkrasında yer alan “Yüksek” ibareleri madde metinlerinden çıkarılmıştır.
- B) 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Bakanlar Kuruluna” ibaresi “Cumhurbaşkanına”; 78 inci maddesinin başlığı “D. Seçimlerin geriye bırakılması ve ara seçimler”; 117 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı”; 118 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları,” ibaresi “Cumhurbaşkanı yardımcıları,”, “Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından” ibaresi (Artık Askeri Şurada ve MGK’da Jandarma Genel Komutanı yok. Genelkurmay Başkanının ise ordusu yok. Sadece C. Başkanının yaveri benzeri bir makam olacak)“Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanlarından”, üçüncü fıkrasında yer alan “Bakanlar Kuruluna” ibaresi “Cumhurbaşkanına”, “Bakanlar Kurulunca” ibaresi “Cumhurbaşkanınca”, dördüncü fıkrasında yer alan “Başbakan” ibaresi “Cumhurbaşkanı yardımcıları”, beşinci fıkrasında yer alan “Başbakanın” ibaresi “Cumhurbaşkanı yardımcısının”, altıncı fıkrasında yer alan “kanunla” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle”; 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak” ibaresi “kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle”; 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Başbakanlık” ibaresi “Cumhurbaşkanı” ve “tüzüklerin” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin”; 127 nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulunun” ibaresi “Cumhurbaşkanının”; 131 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ve Bakanlar Kurulunca” ibaresi “tarafından”; 134 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Başbakanlığa” ibaresi “Cumhurbaşkanının görevlendireceği bakana”; 137 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “tüzük” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi”; 148 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kanun hükmünde kararnamelerin” ibareleri “Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin”, altıncı fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu üyelerini” ibaresi “Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları,”; 149 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “on iki” ibaresi “on”; 150nci maddesinde yer alan “kanun hükmündeki kararnamelerin” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin” ve “iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi” ibaresi “Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve”; 151 inci maddesi ile 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “kanun hükmünde kararname” ibareleri “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi”; 152 nci maddesinin birinci fıkrası ile 153 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “kanun hükmünde kararnamenin” ibareleri “Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin”; 158 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “adli, idari ve askeri” ibaresi “adli ve idari”; 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “hükümete” ibaresi “Cumhurbaşkanına”; 167 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Bakanlar Kuruluna” ibaresi “Cumhurbaşkanına” şeklinde değiştirilmiştir.
- C) 89 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “geri gönderilen kanunu” ibaresinden sonra gelmek üzere “üye tamsayısının salt çoğunluğuyla” ve “117 nci” maddesinin üçüncü fıkrasının başına “Cumhurbaşkanınca atanan” ibareleri eklenmiştir.
Ç) 108 inci maddesinin birinci fıkrasına “inceleme,” ibaresinden önce gelmek üzere “idari soruşturma,” ibaresi eklenmiş; ikinci fıkrasında yer alan “Silahlı Kuvvetler ve” ibaresi madde metninden çıkarılmış; üçüncü fıkrasında yer alan “üyeleri ve üyeleri içinden Başkanı, kanunda belirlenen nitelikteki kişiler arasından,” ibaresi “Başkan ve üyeleri,” şeklinde ve dördüncü fıkrasında yer alan “kanunla” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” şeklinde değiştirilmiştir. (Bu da demektir ki Devlet Denetleme Kurulu TSK’da da aynı şekilde inceleme yapacaktır. Özetle TSK sıradan bir kamu kurumu haline gelmiş demektir. Eski metinde “…Silahlı Kuvvetler ve yargı organları, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır…” diyordu.)
- D) 146 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “on yedi” ibaresi “on beş” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi” ibaresi ile dördüncü fıkrasında yer alan “, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi” ibareleri madde metninden çıkarılmıştır.
- E) 82 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi, 96 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 117 nci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları, 127 nci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi, 150 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile 91, 99, 100, 102, 107, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 145, 156, 157, 162, 163 ve 164 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 17- 2709 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 21-
- A) Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 3/11/2019 tarihinde birlikte yapılır. Seçimin yapılacağı tarihe kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Meclisin seçim kararı alması halinde, 27’nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
- B) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar. (İyi de ya bu sürede yapılacak referandumda HAYIR çıkarsa? Sonuç ne olacak?) Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtilen değişiklikler ise Cumhurbaşkanının göreve başlama tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir.
- C) Anayasanın 159 uncu maddesinde yapılan düzenlemeye göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri en geç otuz gün içinde seçilirler (Neden HSYK YİNE DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYOR VE BU ACELE NİYE? Mevcut HSYK’yı, Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay’ı da kendileri oluşturmadılar mı?) ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki kırkıncı günü takip eden iş günü görevlerine başlarlar. Başvurular, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yapılır. Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona gönderir. Komisyon on gün içinde her bir üyelik için üç adayı üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada üçte iki çoğunlukla seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci ve üçüncü oylamalar yapılır; bu oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Beşte üç çoğunluğun sağlanamaması halinde üçüncü oylamada en çok oyu almış olan, seçilecek üyelerin iki katı aday arasından ad çekme usulü ile üye belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu aynı usul ve nisapları gözeterek on beş gün içinde seçimi tamamlar. Mevcut Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, yeni üyelerin göreve başlayacağı tarihe kadar görevlerine devam eder ve bu süre içinde yürürlükteki Kanun hükümlerine göre çalışır. Yeni üyeler, ilgili kanunda değişiklik yapılıncaya kadar mevcut Kanunun Anayasaya aykırı olmayan hükümleri uyarınca çalışır.
Görevi sona eren ve Hâkimler ve Savcılar Kuruluna yeniden seçilmeyen üyelerden, talepleri halinde adli yargı hâkim ve savcıları arasından seçilenler Yargıtay üyeliğine, idari yargı hâkim ve savcıları arasından seçilenler Danıştay üyeliğine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca seçilir; öğretim üyeleri ve avukatlar arasından seçilenler ise Danıştay üyeliğine Cumhurbaşkanınca atanır. Bu şekilde yapılan seçim ve atamalarda boş kadro olup olmadığına bakılmaz, seçilen ve atanan üye sayısı kadar Yargıtay ve Danıştay kadrolarına üye kadrosu ilave edilir. (Bu nasıl iştir? HSYK üyeliğine seçilip orada çalışmış bir hâkimler, savcılar, avukat veya öğretim üyeleri tenzili makamı kabul ederler mi? 1980 öncesinin Senato’su benzeri bir yapılanmaya gider bu iş)
- D) Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinden Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiş bulunan kişilerin herhangi bir sebeple (Bu sebepler ne ola ki?)görevleri sona erene kadar üyelikleri devam eder.(Neden bunlara da diğerlerine tanınan haklar tanınmıyor?)
- E) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve askerî mahkemeler kaldırılmıştır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde; Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından Başkan, Başsavcı, İkinci Başkan ve üyeleri ile diğer askerî hâkimler (yedek subaylar hariç) tercihleri ve müktesepleri dikkate alınarak;
- a) Hâkimler ve Savcılar Kurulunca adli veya idari yargıda hâkim veya savcı olarak atanabilirler. (Neden bunlara da diğerlerine tanınan haklar tanınmıyor?)
- b) Aylık, ek gösterge, ödenek, yargı ödeneği, ek ödeme, malî, sosyal hak ve yardımlar ile diğer hakları yönünden emsali adli veya idari yargıya mensup hâkim ve savcılar, bunların dışındaki hak ve yükümlülükler yönünden ise bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki mevzuat hükümleri uygulanmaya devam edilmek suretiyle Millî Savunma Bakanlığınca mevcut sınıflarında, Bakanlık veya Genelkurmay Başkanlığının hukuk hizmetleri kadrolarına atanırlar. Bunlardan, emeklilik hakkını elde edenlerden yaş haddinden önce bu görevlerden kendi istekleriyle ayrılacaklara ödenecek tazminata ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Kaldırılan askerî yargı mercilerinde görülmekte olan dosyalardan; kanun yolu incelemesi aşamasında olanlar ilgisine göre Yargıtay veya Danıştay’a, diğer dosyalar ise ilgisine göre görevli ve yetkili adli veya idari yargı mercilerine dört ay içinde gönderilir.
- F) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikler ile diğer düzenleyici işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini sürdürür. Yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler hakkında 152 nci ve 153 üncü maddelerin uygulanmasına devam olunur.
- G) Kanunlar ve diğer mevzuat ile Başbakanlık ve Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler, ilgili mevzuatta değişiklik yapılıncaya kadar Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır.
- H) Anayasanın 67’nci maddesinin son fıkrası hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra birlikte yapılacak ilk milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından uygulanmaz.”
MADDE 18- Bu Kanun ile Anayasanın;
- a) 8, 15, 17, 19, 73, 82, 87, 88, 89, 91, 93, 96, 98, 99, 100, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113 üncü maddelerinde yapılan değişiklikler ile 114 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarının ilgaları yönünden, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124 ve 125 inci maddelerinde yapılan değişiklikler ile 127’nci maddenin son fıkrasına dair değişiklik; 131, 134, 137 nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile 148 inci maddenin birinci fıkrasındaki değişiklik ile altıncı fıkrasındaki “Bakanlar Kurulu üyelerini” ibaresine dair değişiklik, 150, 151, 152, 153, 155 inci maddenin ikinci fıkrası,161, 162, 163, 164, 166 ncı ve 167 nci maddelerinde yapılan değişiklikler ile Geçici 21 inci maddenin (F) ve (G) fıkraları, birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte,
- b) 75, 77, 101 ve 102 nci maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte,
- c) Değiştirilen diğer hükümleri ile 101 inci maddesinin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresinin ilgası bakımından yayımı tarihinde, yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır. (Bu ne demek şimdi? Zaten C.Başkanı seçilip de yemin ettiği andan itibaren partisi ile bir bağlantısının olmaması gerekirdi. Bu ne demek oluyor? İtiraf mı?)
Anayasa değişiklik tasarısı metni http://www.aljazeera.com.tr/haber/anayasa-teklifinin-tam-metni sitesinden alınmıştır.
SONUÇ OLARAK:
YENİ SİSTEMDE BAKANLAR KURULU OLMAYACAĞINDAN DAHA DOĞRUSU O İŞLERİN SORUMLUSU OLARAK SADECE KENDİSİ OLDUĞUNDAN CUMHURBAŞKANI TÜM YAPTIKLARINDAN VEYA YAPMASI GEREKİRKEN YAPMADIKLARINDAN DOLAYI KİME KARŞI SORUMLU OLACAK, KİME HESAP VERECEKTİR?
“Halka hesap verecektir, seçimlerde halk hesap soracaktır” tarzı bir yanıt olamaz. Çünkü seçimler hesap verme-yargılanma yeri değil, tercih işlemidir..
Örneğin: Cumhurbaşkanı herhangi bir makam için üç adaydan birisini seçiyorsa bu seçilemeyen iki kişiyi cezalandırma değil bir kişiyi tercih etme eylemidir.
SORUMSUZ İCRAAT, DAİMA KEYFİYET VE FELAKET GETİRİR. TABİİ Kİ O FELAKETİ VE ACIYI SADECE HALK OLARAK BİZ ÇEKERİZ..
YETKİSİZ SORUMLU ACİZ, SORUMSUZ YETKİLİ ZALİM OLUR.
Konfeksiyon ürünü bir kıyafet ile ısmarlama terzilik olayına benzetiyorum bu işi… Konfeksiyonda belli ölçülerde bir kıyafet söz konusudur ve bu kıyafetin ölçülerine uyan kişide ancak uygun durur. Aksi durumda ya bol, ya da dar olup her ikisinde de içindekini ve çevresindekileri rahatsız eder.
Ismarlamada ise o kıyafet yine terzi tarafından dikilir ama sadece bir kişiye uygun yapılmıştır. O kıyafetin ömrü giyenle sınırlıdır. Başkalarında o kıyafet ya eğreti durur, ya da emaneten.
(Demokrasilerde de kıyafet yerine makam ve ölçüler yerine de kanunları düşünün. Sadece layık olanlar yani o ölçülere uyanlar giyebilir.)
Bu konularda AKP’lilerin de kafası çok karışık. “Hadi “EVET” OYU VERDİK VE RTE’yi başkan yaptık. Ya ondan sonra gelecek olan kripto Feto’cu veya psikopat biri olursa ne olacak? Hitler, Beşar ESAD da seçimle gelmediler mi?” diyorlar.
SAYGILARIMLA…
N.Deniz YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder